ABD’de yapılan seçimlerin akabinde misyona gelen Joe Biden ile Cumhurbaşkanı Erdoğan fiziken birinci görüşmesini 14 Haziran tarihinde gerçekleştirecek. Seçim sonrasında bu güne ve geçmiş ABD Başkanlığı periyodundan kalan meselelerin da ele alınacağı dorukta, masada çok kıymetli husus başlıkları olacak.

ABD-Türkiye ittifakı temelinde yapılacak görüşmenin ayrıntılarında Ukrayna, Suriye, Libya, PKK/FETÖ problemleri ile Afganistan bahislerinin ele alınması beklenirken, Kanal 7 Dış Haberler Koordinatörü ve Haber7.com muharriri Taha Dağlı, kritik doruğun şifrelerini yazdı.

“BURASI DEDENİZİN TÜRKİYE’Sİ DEĞİL”

ABD’deki ana akım medyanın en kuvvetli temsilcilerinden olan Waall Street Journal’da  Profesör Walter Russel Mead imzalı makaleye değinen Dağlı, Türkiye’nin eski Türkiye olarak görülmemesi gerektiği algısının ABD kamuoyunda da oluştuğunu ve bu tarafta bir görüşmenin yapılması gerektiği tarafındaki fikirlere dikkat çekti:

“Burası dedenizin Türkiye’si değil”.
Amerika’nın en kıymetli gazetelerinden Wall Street Journal’da dün Profesör Walter Russel Mead imzalı makalenin başlığı böyleydi.

Hem ABD’nin hem de Türkiye’nin içinde bulunduğu durum özetlenmiş.
Her ikisinin de eksileri artıları yazılmış.
Ve asıl sıkıntıya gelinmiş.
“Ankara, Soğuk Savaş’taki üzere sadık bir biçimde Batı yanlısı değil, fakat yeniden de değerli bir müttefik” diyor muharrir.”

“BIDEN’A TAVSİYE”

Profesor Mead’ın yazısında bir öbür noktaya dikkat çeken Dağlı, Biden’ın ABD-Türkiye’nin mevcut ittifakını kurtarmak için değil, Türkiye ile yeni bir ittifak başlatabilmesi için davette bulunduğunu tabir etti:

“Biden’a önemli bir tavsiyede bulunuyor.
“Biden’ın, Erdoğan’la yapacağı görüşmede işi, eski ABD-Türkiye ittifakını kurtarmak değil, yeni bir ittifakın temelini atmaktır” diyor.

“Washington bundan bu türlü Türkiye’nin Hollanda, Norveç yahut İspanya üzere davranmasını beklerse, alaka her iki tarafı da hayal kırıklığına uğratır” tabirini kullanıyor.”

“ANKARA DAHA BAĞIMSIZ OLMAYA DEVAM EDECEKTİR”

Bilhassa Türkiye’nin memleketler arası pozisyonuna dikkat çekilen yazıda, Türkiye’nin dış siyasette bağımsız olmaya devam edeceği belirtildi:

“Türkiye’nin AB ortasının bozuk olduğunu, iktisadının iyi olmadığını ve Ortadoğu’da da kahırlar yaşadığını söylüyor.
Lakin yeniden de “Ankara’nın dış siyaseti daha bağımsız olmaya devam edecektir” diye ekliyor.

Ve Biden idaresinin Türkiye’yi eski Türkiye üzere görmemesi gerektiğini ısrarla vurguluyor.
Türkiye ile ilgiler için yeni bir fikir biçimi geliştirilmesinin kural olduğuna dikkat çekiyor.

Wall Street Journal üzere bir gazetede bu kritik görüşme öncesi bu türlü bir makalenin yayınlanması değerli.”

KRİTİK TEPE

Dağlı, tepeye ait kritik ayrıntıların olduğunu ve bu ayrıntılar doğrultusunda yapılacak görüşmenin büyük ehemmiyete sahip olduğunu söz ederken, ortak hissede ve gayelerin bu noktada tahlil ögesi olabileceğine değindi:

“İki başkan 14 Haziran’da görüşecek.
Türkiye’nin niyeti halis. ABD ile alakaları yoluna koymak istiyor. Bunu açıkça da söylüyor.
Tek koşulu da eşitlik prensibinin geçerli olması.
Yani en doğal hakkını talep ediyor.
Şayet ABD’nin niyeti de halis ise Walter Russell’in söylediği üzere ortak çıkarlarda buluşup, amaca odaklanmak çok da güç olmasa gerek.

Pekala nedir o ortak paydalar?

ABD için olmazsa olmaz yerler var.
Suriye, Libya, Irak, Ukrayna, Afganistan.
Tamamında Türkiye var.
ABD buralarda Türkiye olmadan denklem kuramıyor.
Nedeni çok kolay?
Türkiye’nin çok güçlü ya da ABD’nin çok zayıf oluşundan değil.
Bu bölgelerde Rusya’nın da olması. Hatta İran’ın da olması.
ABD, Rusya ile rekabet alanı olan yerlerde Türkiye’yle denklem kurmak zorunda.
Şayet Rusya hakikaten ABD için bir rakip, tehdit yahut daha ötesiyse, birebir durum İran için de geçerliyse, ABD bu bölgelerde Türkiye’ye gereksinim duymaktadır.”

AFGANİSTAN-SURİYE-RUSYA-KAFKASLAR VE BAŞKA BAŞLIKLAR

Dağlı iki ülkenin ortak çıkarları noktasında söyledikleri şu formda:

“Misal Afganistan. ABD çıkmak istiyor lakin meydanı boş bırakmak istemiyor.
Pekala ne yapıyor?
Türkiye’nin Afganistan’daki yükünden istifade etmeye çalışıyor.
Kabil havalimanını Türkiye denetim etsin diye, teklifte bulunuyor.

Misal Suriye.
PKK ögeleriyle beraberler.
Terör devletini kurup, çekip gitmek istiyorlar.
Fakat meydanı da Ruslara yahut İranlılara bırakmak istemiyorlar.
O vakit terör devleti sevdasından vaz geçip, Suriye’de Türkiye ile bir yolunu bulup, anlaşmalılar.

Diğer yerler de var.
Azerbaycan ve Kafkaslar üzere.

Buralarda ABD, Rusya ve Çin’le limitsiz bir rekabet halinde.
Ve bunu Amerikalılar da itiraf ediyor ki, Rusya ve Çin’le rekabete girerken, Türkiye’nin içinde bulunduğu denkleme muhtaçlıkları var.

Özbekistan, Kazakistan ve Kırgızistan üzere ülkeler ABD için son derece kıymetli.
Başı boş bıraksalar Ruslarla, Çinlilerin egemenliğine kalacak.
Rakiplerini sınırlayabilmek için yeniden Türkiye’ye gereksinimleri var.

Elbette Türkiye, PKK ve ögeleriyle uğraşta ABD’yi yanında ister, FETÖ’nün teslim edilmesini bekler.
Fakat ABD bunu yapmaz.
Aslına bakarsanız artık Türkiye’nin PKK ve ögeleriyle ya da FETÖ ile gayretinde rastgele birinin yardımına muhtaçlığı da kalmadı, yalnızca ayak altında dolaşan olmasın kafi, Türkiye kendi göbeğini kendi kesebiliyor.

Ancak bunun karşılığında S400 yüzünden F35 projesi ile intikam alınmaya kalkışılmasın.
Ya da öbür rövanşlar peşine düşülmesin.
Tahminen de yeni periyotta Türkiye, Blinken’ın söylediği üzere ABD için kelamda müttefik olacaktır.
Ancak en azından görüş ayrılıkları ile ortak paydalar, keskin çizgilerle belirlenecek ve bağlar ona nazaran tekrar şekillendirilecektir.
Aksi halde ipler daha da gerilir ve bu durum her iki ülke çıkarları için de olumsuz sonuç sağlamamış olur.”

Haber7